
Anne uyumuyorum, uyumuyorum anne!
Alo Dağhan, ne saat kaç?
Salı gününe böyle başladım. Yataktan kalkmaya bir yandan üşenirken bir yandan da Dağhan arasa da uyansam beklentisi içindeydim. Bir yandan uykuda bir yandan uyanık. Hayal kurmaya dalsam yine uyuyacağım gibi aynen. Çocukluğumdan beri alışkanlığımdır hep hayal kurarak uyurum. Eskiden dizi gibi hayal kurardım gelecekteki halimi hayal ederdim uyuyana kadar onu düşünürdüm sonra ertesi gece o hayale devam ederdim.
Telefona koşturup uyumuyorum uyumuyorum dedikten sonra telefonda biraz kendime gelip hemen o gün için plan yaptık. Ne de olsa pazartesi günüm kâbus kıvamında geçmişti. Planımız Bir gün önceden konuştuğumuz üzere Foruma gidecektik. Fakat nerde bizde o g**. Çok üşendiğimiz için önce çıkmasak mı gibilerinden laflar etsek de en sonunda Ege Park’ta buluşmaya karar verdik. Uzun süredir konuşmadığımız için anlatacak birçok şey vardı. Telefonu kapattıktan sonra Wendy & Lucy adındaki filmin son 12 dakikasını izledim. Gerçekten izlemeye değer bir filmdi. Hemen duşa girip hazırlandım. Sonunda dışarı çıkmak diye düşündüm iki gündür bu aile tantanaları gerçekten sıkmıştı beni. Ege Parkta’ki anlamsız kalabalıktan sıkılıp e hadi Foruma gidelim dedik. Bu ara hiçbir yerde indirim olmadığı için ne kadar alışveriş yapasım olmasa da yinede Ikea’nın fırsat köşesindeki daimi indirimdeki şeylere bakmak çekici geldiği için saat 18.00 da olsa cazip bir fikir gibi geldi ve Foruma doğru yola koyulduk. Ikea indirim reyonundan hiç bir şey bulamadım. Diğer bölümleri gezdik. Odama dekoratif bir mumluk aldım. Hani şu gaz lambası gibi olanlardan. İçine daha sonra yakmadan da işime yarayacak olan elma aromalı mumlar aldım. Daha sonra Oysho’ya sürükledim Dağhan’ı asker temalı Hello Kitty’ler hariç her şeyi çok beğendim. –yine.- Almaya değer hiç bir şey bulamadım. Zaten bu hava da insan da istek bırakmıyor kışlık alsam giyemem baharlık alsam giyemem. Uzun kollu sıcak kısa kollu soğuk. Tam bir çöl havası sabahları çok sıcak akşamları baya serin. Hiç bir şey beğenemeden eve dönmeye karar verdik. Hiç bir şey beyenmemem iyi oldu çünkü kendim ödediğim kartımı aylar sonra ödedim. Ve şunu iyi anladım ki kredi kartı eğer baban ödüyorsa dünyanın en güzel şeyidir. Bu ekonomik kriz günlerinde eve taksiyle dönmeye karar verdik sonra taksiye binince otobüs durağına kadar gidip otobüse binmeye karar verdik. Taksici bu karar değişikliğimize çok kızıp o zaman baştan söyleseydiniz bu taksiye binmezdiniz gibilerinden bir şeyler söyledi. Böyle durumlarda bütün çirkefliğimi ortaya koyup OTOBÜS DURAĞINA GİDİYORUZ dedim. Adam bütün yol söylenmeye devam etti yok bu kadar yol ona gitmek yasakmış da bilmem ne! Taksiyle istediğim yere gitmek hakkım. Ayrıca yol da yürünmeyecek kadar uzundu. Neyse o uyuz taksiciden sonra mis gibi belediye otobüsüne bindik. Yol boyunca uykusuzluktan öldüğümüz için mayışmış bir şekilde birbirimize yaslanıp uyukladık. Bu uyuklama sırasında bir arkadaş öyle iğrenç bir gaz çıkardı ki kokudan ölebilirdik. Ama neyse ki elma aromalı mumlar bizi bu hayati tehlikeden bir hava yastığı misali kurtardı. Akşam önce bize uğradık. Annem bizi Foruma bırakmadığı için tripliydim. Bir hınçla pjamalarımı alıp ven Dağhan’da kalıyorum diyerek çıktım. Annem ne bu tripler gibilerinden laflar etti yok bir şey diyerek geçiştirdim. Sonra Dağhan’lara geldik. Akşam biraz bira içtikten ve herkes uyuduktan sonra Hitchcock’un en sevdiği filmini izledik. Shadow Of A Doubt. 1943 yapımı bu film Hitchcock’un en sevdiği filmi olmakla birlikte imdb’de 8.2 puanıyla en iyi 250 film arasından 188’inci. Ayrıca David Lynch’in Blue Velvet filmine de esin kaynağı olmuş. Filmden sonra ilişkilerimizden, ölümün korkunçluğundan konuşup uykuya daldık. Hayatımda böyle günler olduğu için mutluyum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder