16 Eylül 2009 Çarşamba

Sabah 9








Bu sabah erkenden uyandım. Huzursuz bir uykunun ardından. Beynimde kaçmaya çalıştığım onca düşünceyle uyandım. Erkenden arkadaşımın kan testi için polikliniğe gittik. Bilindik hastane kokusunda ve sabahın sessizliğinde huzursuzca bekledik sıramızı. Arkadaşıma destek olmak için içeri girdiğimde hemşire ters bir tavırla beni dışarı yolladı. Kan olayından sonra boş Alsancak sokaklarında dolaştık saat 10u geçmesine rağmen sokaklar bomboştu. Güzel bir kahvaltı ettik. Arkadaşım tuvalete gittiği sırada tavan vantilatörüne daldı gözüm. 'dünya ölümü beklemek için harika bir yer' diye düşündüm. Her şey o günü hatırlatıyor nedense bana. Mobilyalar bile benden uzun ömürlü dedim. Kim bilir ben öldüğümde bu masa nerde olur bu eşyalar kıyafetlerimi kimler giyiyor olur diye düşündüm. Son 2 aydır kendini gizlice saklayan ölüm korkum tekrar fırladı. en zayıf anımda yine yakaladı beni. bu sefer korkmadım o kadar yüzüne bakarken. Alt tarafı hiç uyanmamak üzere uyumak dedim. Herkesin seninle öldüğünü biliyorsan sorun yok. Biraz yağmur çiseledi arkadaşımın hep dediği gibi ıslanmadığın sürece yağmuru izlemek gibisi yoktu gerçekten de. Gri bir sabahtı. Havada bir hüzün vardı sanki. Ya da benim burukluğumdan kaynaklanıyordu cevapsız bir soru. bir kaç mağaza gezdikten sonra evlere gittik. Arkadaşım benimle yanlış(!) otobüse binmemem için bekledi. Boş gözlerle yolu takip ettim. o kadar dalmışım ki bir an ineceğim durağa geldiğimi fark ettim aceleyle bir bayanın bacağını ezdikten sonra dışarı attım kendimi. en güzel şey duş alıp rahatlamak deyip duşun altında durdum uzunca bir süre. Sonra uyudum. bu günü olanlara anlam vermekle değerlendirdim. Saat çok geç olsa da artık her şeyi anlayabiliyorum.

Donuk ama mutluyum.

Hiç yorum yok: