11 Ekim 2009 Pazar

Natürel Şirince




Dün bu saatlerde şirince yolundaydım. Sabah kalkmak biraz zordu çünkü tam anlamıyla akşamdan kalmaydım. Önce gitsem mi gitmesem mi diye bocaladıktan sonra gitmeye karar verdim. Evde kaldıkça uyudukça uykum gelecekti. Ve yalnız kalmak istemiyordum. Bu yüzden uyanıp hemen giyindim gece nihan bizde kalmıştı sabah bir şeyler atıştırıp hemen yola koyulduk. Geçen geziden bilgi sahibi olduğum için biraz geç gittim okula böylece hiç beklemedim yola çıkmak için. Bütün yol miğdem çok kötüydü bir gece önce içtiğim o kadar alkol ve sigara hala vücudumdaydı hissedebiliyordum. Yolda hayal kurarak uykuya daldım. Sonra mert yanıma geldi arkada muhabbet çok güzel sen napıyorsun falan dedi. Geziye gitmeden önce onu sıkı tembihlemiştim beni oralarda yalnız bırakma diye o da sağ olsun hiç bırakmadı. Ben her ne kadar istesem de muhabbete katılamadım ve uyumaya devam ettim. Gözümü açtığımda Selçuk’a gelmiştik bile. Rahat yolculuğumuzun artından ve işte Şirince’deydik. Öncelikle yemek yedik. St John kilisesine gittik. Şirince’ye gidenler bilir. Kilisenin bahçesinde çok garip bir havuz var ortasında da bir Meryem Ana heykeli. Havuzun içinde delik gibi bir yer var eğer attığın para oraya girerse dileğin kabul oluyor. Geçen sene bunu başaran arkadaşlarımız dileklerinin kabul olduğunu iddia etti bende üçüncü denememde başardım. Bence her şeyin 3 hakkı olmalı. İlk iki atışım çok deneyseldi. Dileğim kabul olursa onu da yazarım. Sonra yemek yedik karnımız doydu. Bu arada Arif’in su şişesinin aslında votkayla dolu olduğunu anladım. Arif yola çıktığımızdan beri içiyordu.yemekten kalkarken Kardelen’in çok sevdiği dağ çileklerinden almak için masadan kalktım çilek ararken bir teyze gel güzel kızım al bu tacı başına koy bir de nazar duası okuyayım sana bütün kötülükler üstünden gitsin dedi. Bende böyle şeylere meraklı olduğum için hiç düşünmeden kabul ettim. Teyze başıma yapış yapış tacı koyduktan sonra bir şeyler fısıldayıp hayatımda hiç duymadığım kadar güçlü bir geyirik salladı başıma hayatımın şokunu o an yaşadım ben teyzenin geyiriğini tutamadığını sanırken birde oldu güzel kızım bütün nazarların gitti demez mi. Şaşırdım kaldım. Teyzenin nasıl bu kadar güçlü geyirdiğine mi şaşırayım yoksa geyiriğin nazarı uzak tuttuğuna mı? Bir de başımdaki taç pis kokuyordu ki sormayın gitsin. Sonra yemek alanına geri döndüm. Bu yemeğin ardından Artemis Şarap evine gittik. Orda bir süre oturduktan sonra ben çarşı Pazar dolaşayım diye kalktım. Hediyelik magnetler, minik kedi bibloları,yağ sabun gibi şeyler aldım. Böyle natürel yerlerden bir şeyler almak beni çok mutlu ediyor özellikle de sabun ve ekmek almak.. Bağ bozumu şenliklerinden dolayı ortalık kalabalıktı. Heykel kılığında insanlar vardı her yanda. Pek araştırmadım ama hepsi bir şeyi simgeliyordu. İçlerinden en çok ilgimi gazeteden gibi kostümü olan kız çekmişti. Bu keyifli gezinin ardından arkadaşlarımın yanına döndüm. Dört saat kadar hiç susmadan yorulmadan ve sıkılmadan muhabbet ettik. İnanılmaz eğlendik. Ama hiç şüphesiz Arif kadar eğlenememiştik. Geldiğimizden beri hala içiyordu. Votkanın üstüne bir şişe şarap üç bira ve daha kim bilir neler içmişti. Bense bir bardak bile şarap içemedim gezi süresinde. Cuma günü içtiklerim beni bir hafta idare edecek gibi. Pazar sabahı bile kendimi tam anlamıyla tertemiz hissetmiyorum. Bu arada sözüm meclisten dışarı kızlardansa erkeklerle daha iyi anla anlaştığımı bir kere daha anladım. Hem insanın erkek arkadaşları çok oldukça onların dünyalarıyla ilgili daha çok şey öğreniyorsunuz. Neyse bu keyifli günün ardından eve gitme saati geldi. Dönüşte gidişte olduğundan daha çok eğlendik. Mikrofonu kapıp türküler şarkılar söyledik. Yinede bu kadar eğlensem de bazı anlar keşke burada olsaydı diye düşünmekten kendimi alamadım. Zayıflığıma yenildiğim bazı dakikalar oldu ama her gün daha az. Akşam kardelen’de kaldım onu gerçekten ne kadar özlediğimi anladım. Çok yorgun olduğum için hemen uyuya kaldım. İyi ki böyle günler var hayatımda…

Hiç yorum yok: