20 Haziran 2010 Pazar
anılarım
Eski şarkıları dinliyorum. Geçmişin o tatlı esintisi geliyor aklıma. Sanki her şey tozpembeymiş gibi. Sanki bütün çocukluk anılarım bir müzik kutusunda hapis olmuşta kapağını açtığımda –bazen- hissedebiliyorum. Sanki elimi arabanın camından çıkarıp rüzgarı okşamak gibi… eski resimlere bakıyorum. Küçücük çocuklarken nasılda kocaman adamlar kadınlar olduk. Geleceğin anneleri, babaları. Hiç geçmeyen o günler nasılda geçip gitmişler. Geriye birkaç anı kalmış. Kesik kesik. Oradan bir cümle şuradan bir eylem. Hiç bitmeyecek gibi gelen mavi önlük giydiğimiz zamanlar ne çabuk geçmiş.asla ayrılamam dediğim barbielerim kim bilir şimdi neredeler… biz değişmeyiz diye ısrar ederken zaman bizi nasıl da ıslah etmiş. Yanlışlarımızla, doğrularımızla büyümüş yeşermişiz nasılda. Bu zamanlarında öyle geçip gidecek olduğunu bilmek her ne kadar üzücü olsa da, artık hayatın gözümüze soktuğu farkındalıkla içimden geldiği gibi yaşamaya gayret ediyorum. Hiç keşkiye yer bırakmadan. Acaba şöyle olsaydı hayatım nasıl olurdu demek istemiyorum. Eski şarkıları dinlemek tıpkı bir zaman makinesine binmek gibi. Her birinde farklı bir anı hatırlıyorum. Anneme çok teşekkür ederim; iyi ki çocuk annem varmış. Büyürken ben olmamı sağladı. Oyun oynarken kirlendim, koşarken dizim kanadı, bakkala yalnız gitmeme izin verdi büyüdüm sandım! Anne bak dediğim her an baktı. Boğulurken kurtardı ama yinede yalnız yüzmeme izin verdi; verdi ki öğreneyim. Onu ikna etmeme izin verdi, sorumluluk ne demek öğrendim. Her öğlen zorla uyutmadı beni, bu kararı alacak kadar büyümüş olduğumu hissetmeme izin verdi. Yinede yemekten önce çikolata yiyemedim, yinede odamı toplamaktan kaçamadım, yinede yaptığım yanlışlarda ceza almaktan kurtulamadım. Ama işte ben ben oldum. Ve en güzeli de aynaya baktığımda yanlışlarımla doğrularımla kendimi sevmeyi öğrendim. Hala çocukluğumun orda olduğunu bilmek çok güzel. Kırmızı bir bezle saatlerce oynardım, en sevdiğim oyuncağımdı kimi zaman elbisem kimi zaman battaniyem kimi zaman oyuncak bebeğimin kundağı olurdu. Birde pek sevdiğim pembe bir sandalyem vardı düşününce oyuncaklarımın çoğunu hatırlıyorum, çoğunun birer ismi vardı ve hepsiyle duygusal bir bağım vardı. Bütün oyuncaklarım çocuklarım bende anneleriydim.birde karşı apartmanda oturan Yiğit adında bir arkadaşım vardı kim bilir şimdi nerededir… ilk okulun başlamasıyla çoğu arkadaşım değişti. Ama Ece değişmemişti. Ben onun sarı saçlarına oda benimkilere özenirdi. Onun okulumuza ilk yazıldığı günü dün gibi hatırlıyorum. Kimse soyadını söyleyemiyordu. Ece yemekleri yemez, öğretmenleri deli ederdi. Bir öğle yemeği vakti anlaşıp birlikte yemeğimizi yememiştik. Herkes oyun odasına gitmişti ama bizim masadan kalkmamıza izin vermiyorlardı yemeğimizi bitirene kadar, ama biz sonuna kadar direnmiş ve yememiştik. Birde okulumuzun parkı vardı ama nedendir bilmem o parkta oynayamazdık hiç, beton yığınında geçerdi bütün vaktimiz. Kış vakti sabah gelince Nimet Teyze’nin kaynattığı ıhlamurun kokusu ve o metal tabak, bardaklar hala aklımda dün gibi. Anılar hepsi orada duruyor. Anılar minik bir kedi oluverse bende öğle uykusundayken onların yanına kıvrılıp beni de sarmasını umut etsem. Onun için çok büyük olduğumu bile bile. Onun ipeksi tüylerini okşayıp kokusunu içime çekmekten başka bir şey yapmam imkanlı olmasada….
16 Haziran 2010 Çarşamba
yazacak birşey yok!
uzun uzun süredir ihmal ettiğim bloguma birşeyler yazmak istiyorum ama sürekli iki cümle yazıp siliyorum bu aralar aklıma birşey gelmiyor, sanırım okulun bitmesiyle gelen rahatlıgın etkisinden. bu aralar kafam çok karışık, yine izmirden gidesim geldi böyle anlarda ah ehliyetim olsaydı diyorum. ne zaman canım sıkılsa basıp uzaklaşmak istiyorum ama ne yazık ki en uzak yer alsancak oluyor. deniz izmire geldi onu ne kadar özlediğimi bir kere daha anladım. hayat bu ara iyi gidiyor canımı sıkan pek birşey yok açıkçası. tek sorun notlar ipin ucunda gibi hissediyorum geçecekmiyim kalacak mıyım? iyi ki içimden yazmak gelmiyormuş yani bir de gelse neler yazacaktım acaba? bu ara sosyal kelebekliğim üstümde bütün yıl okadar sıkıcıydı ki bu aralar her gün geziyorum bir nevi terapi oluyor, herkese tavsiye ederim. işte böyle bakalım önümüzdeki günler neler gösterecek!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)