25 Mart 2009 Çarşamba

ne çeşit bir sevgiydi bu?


bir evim vardı sanki hep kovulsamda gidebileceğim, ikinci bir evim...

herşeyin yavaş yavaş görünürden kaybolduğunu düşünmeye başladım şu son olaylardan sonra. saatin sesini dnlerken düşündüm, kendimle yalnız kaldığımda düşündüm... Belkide senden büyüktü anlamın benim için. 'Yok gerçekten düşünmek istiyorum' dediğinde; belki de bendim seni ciddiye almayan çok ciddi olmana ramen.

Bilmiyorum.

Karışığım.


Ne çeşit bir sevgiydi bu sana beslediğim. Düşündğm ve buldum. Biraz yarım biraz eksikti belki manadan. Ama bir tür buldum kendimce aramaya çalışırken. Bir annenin oğluna beslediği bir sevgiydi bu. Bir çeşit. Nasıl ki bir anne çocuğuna tutunursa art niyet aramadan, en saf, bende öyle bir çeşit seviyordum seni. Evet, zaten dedim biraz yarım, biraz eksik. Bir anne çocuğuyla paylaşamazdı belki bizim paylaştıklarımızı. ''konuşacak ne buluyorduk.'' ''ne konuşuyorduk bu kadar.'' yan yana geldikmi kelimeler başlardı gülüşmeye. saçmalardık gülerdik eğlenirdik. Belki bir anne çocuğuyla paylaşamazdı bunları ama sevgimn çeşidi tam olarak buydu işte. sadece sevgi fazlası yok.

Belkide tüm bunlar yüzünden kaldıramadım bir başkasının benim hakkımda konuşmasına izin vermeni. senin kadar tutunabileceğim başka bir dostum yoktu sanırım. evet isimler vardı -var- ama kiminle bu kadar yakın ve samimi konuşabiliyordum. izlemeye başlayınca fark ettim sen herkesle böyleydin, ben sadece senle...


anlamın senden büyüktü kaldıramadın belkide. ne desem boş. sende dinliyorsun saatin sesini ve gitmen gereken bir yer var artık her seferinde. herkes gibi ihtiyaçlar dostluğunun önünde.

ne çeşit bir sevgiydi bu sana beslediğim. neden hiç konuşmadım arkandan kötü kötü. neden hiç bilerek üzmek istemedim seni. neden küçük düşmeni ve aşalanmanı istemedim. tam olarak bir annenin oğluna beslediği türden bir sevgiydi benimkisi...

19 Mart 2009 Perşembe

dün, bugün, yarın...


Keşke bir gün 40 saat falan olsa! zaman bana nedense bir türlü yetmiyor uyuşukluktanmıdır nedendir bilmem hiç bir işi bitiremiyorum... yarın yarın diye diye yarın oluyor yine başka bir yarına bırakıyorum ama sonuç olarak işler yetişmiyor. ödev yapmaya dinlenmeye film izlemeye fırsat bulamıyorum. bunca zaman nereye akıp gidiyor aklm hiç almıyor. sabah kalk okula git eve gel iki soluklan dedin mi zaten bi bakıyorsun saat 10 olmuş yani en azından benim için öyle. umarım yetkili birileri sesimi duyarda bir günde 40 saate falan çıkarılır...

Confessions of a Shopaholic


Film eleştirilerime kaldığım yerden devam etmek istedim...

Confessions of a Shopaholic'in vizyona girmesini dört gözle bekliyordum. - kitabını okumadım- girdiğinde koştur koştur sinemaya gittim. film üzmeden sıkmadan başladı, herşey gayet eğlenceliydi. Öyle ki kızın gerçekten alışverişkolik olduğuna inandım.Ama sonu tam bir hayal kırıklığıydı mutlu son diye tabir edilen ama kıyafetsiz ayakkabısız mutluluğun nasıl olduğunu olabileceğini gösteremeyen bir filmdi. benim açımdan tam bir hayal kırıklığıydı. Verdiği mesaj hey hiç bişeyiniz olmadan dünya daha güzel bir yer sevelim birbirimizi yeter temalı birşeydi -ki hiç bana göre değil!- izlenmesini tavsiye etmiyorum tabii benim kendi şahsi fikrim...